27 Aralık 2016 Salı
24 SAAT
Ve sonunda 1 aydir elimde olan Hande Firat'in yazdigi 24 Saat kitabini bitirdim. 24 Saat 15 Temmuz'un kamera arkasini anlatiyor. Hande Firat'in kaleminden son yuzyilimizin belkide en onemli 24 saatinin hikayesi. 15 Temmuz ulkemizin yasadigi en uzun ve en karanlik korku dolu bir geceydi hepimizin bildigi gibi. Umarim son karanlik gecede 15 Temmuz olur. O gecenin hatta ulkemizin kaderini degistirecek olan baglantiyi yaparak cumhurbaskanimizin halka cagrisini Facetime üzerinden gerceklestiren Hande Firat'a tesekkur ediyorum. Kitabi okurken o geceyi tekrardan yasadim sanki, cunku bizim bilmedigimiz ama 15 Temmuz'un daha sabahindan baslayan bu kalkismanin nasil basladigini ayrintilariyla anlatiyor. Kitapta beni rahatsiz eden Dogan medyanin ovulmeye calisilmasi! Terorden daha alcakca olan kendi silahlarimizi kendi halkimiza ceviren hainlere karsi tabikide devletinin milletinin yaninda olacaksin. Ama bu Doğan medyanin su zamana kadar cumhurbaskanimiza yaptigi hakaretleri veya hukumetin karsisnda bir tavir aldigini degistirmiyor. Kitapta hurriyet gazetesi yazari Murat Yetkin dertlerinin habercilik oldugunu muhalefet etmek yada yardakcilik etmek olmadigini soyluyor sayfa 156da! Ve ulkenin cumhurbaskaninin bile gerektigi zaman sesini duyurmaya ihtiyaci olabiliyormus diyor! Ulkenin cumhurbaskanininda ihtiyaci olabilir tabiki sesinin duyurulmasina. Ama siz " Dogan Medya" hicbirzaman cumhurbaskaninin yaninda olmadiniz. 15 temmuz aksami hainler Cnnturk ve hurriyet gazetesinin binasini bastığında halkimiz geldi sizi kurtarmaya halk sizin yaninizda oldu bunuda unutmayin. Halk herşeyi görüyor ve haklı olduğunuzda da yanınızda olur! Cumhurbaskanimizin o aksam Hande Firat'a baglandiginda yaptigi tarihi konusma! "Bu arada tabii milletime de bir cagri yapiyorum. O da sudur: milletimizi illerimizin meydanlarina davet ediyorum, havalimanlarina davet ediyorum. Ve milletce meydanlarda havalimaninda toplanalim, bunlarin o azinlik grubu tanklariyla toplariyla gelsinler, ne yapacaklarsa halka orada yapsinlar. Halkin gucunun uzerinde bir guc tanimadim bugune kadar, bundan sonra da zaten boyle birsey tanimamiz soz konusu degil." Cumhurbaşkanımızın görüntüsü, yaşadığı, güvende olduğunu öğrenmemiz bile bizleri halkımızı rahatlatmıştı ve milyonlar gibi bende çok sevinmiştim. Birde kitapta sayfa 91'de Hande FIRAT diyor ki Cumhurbaşkanımızın Cnntürke "tamam " diyeceğini düşünmüyordum. Niye düşünmüyordu? Çünkü siz CNN Türk olarak yani Doğan Medya Grubu olarak herzaman Hükümet'in ve Cumhurbaşkanı'nın karşısında yer aldınız. Demek ki Cumhurbaşkanımız tamam diyebiliyormuş ve kanal ayırımı yapmadan konuşuyormuş. Birkaç yer rahatsız etti beni kitapta onlarıda dile getirdim. 15 Temmuz gecesi darbe kalkışmasının olduğu saatlerde terasta ailemle oturuyorduk ve darbe haberini abim telefonla arayarak vermişti bana. Duyduğumda verdiğim tepki ilk söylediğim söz "Ne darbesi?" oldu. Bu zamanda darbemi olur bu yaşıma kadar darbe görmedim darbe nedir bilmiyorumki. Televizyonu açtığımızda canlı yayında Boğaz'da halkın üzerine ateş açıldığını gördük. Canlı yayında ülke olarak korku ve gerilim filmini yaşadık. Bu filmin 2016 yılında Türkiye'de yaşandığına inanmak istemiyorduk tabiki. Bunun adı darbede değil şuana kadar tarihimizde yaşadığımız en büyük terör saldırısı. Amacına ulaşsaydı ülkemiz parçalanmıştı. Bize düşman olan ülkelerden başta Amerika olmak üzere ülkemize girmisti. Şuan hala Fethullah Güleni iade etmeyerek soğuk savaş açmış durumda ulkemize Amerika. Dünya Medya'sında ülkemizin büyümesini, gelişmesinihazmedemeyenler kalkıp asker Türkiye'de duruma el koydu diye haber yaptılar ama Rabbim o hainleri sevindirmedi ve ülkemizi korudu şükürler olsun. Şerlerden doğan nice hayırlar var o yüzden bunların yaşanmasında mutlaka bir hayır vardır. Ülkemiz için çok daha güzel günler olacak inşallah. Cumhurbaşkanımızın o akşamki konuşmasında dediği bir sözle yazımı bitiriyim. "Bu milletin güçlenmesini hazmedemiyorlar ama onlar isteseler de istemeseler de hak nurunu tamamlayacaktır."
3 Mayıs 2016 Salı
KÜRK MANTOLU MADONNA
28 Nisan Persembe Teog sinavinda gozetmen oldugum gun okumaya basladigim Kurk Mantolu Madonnayi bugun Tekirdag'dan Istanbula donerken yolda okuyup bitirdim. Kitap bittiginde icim acidi, bir huzun kapladi icimi sonu dramla biten romanlari sevmiyorum galiba. Oncelikle ilk 100 sayfasi surukleyici degildi sklarak sirf bitsin diye okuyodum ama kitabin yarisindan sonra elimden birakamadan okudum.Otobuste kitap okuyamayan ben ne olacagini merak ettigim icin otobuste bile okudum. Kitabin ismi Raif Beyin bir resim sergisinde Kurk Mantolu Madonna resmini gorup o resimden cok etkilenmesinden adini aliyor. Daha sonra o resmi yapan Kurk Mantolu Madonna yani Maria ile tanisiyor. Ilk basta dostluk ile baslayan iliski sevgiye donusuyor. O zamana kadar kimseyi sevmeyen kimseyi sevebilecegine inanmayan Maria Raif Beyi seviyor. Raif Beyde hayatinin en guzel 4-5 ayini yasiyor onunla. Maria hasta oluyor hastaneye kaldiriliyor. Raif bey gece sabaha kadar hastahanenin etrafinda onu bekliyor. Sonra Marianin yanina sabah ziyaretci alindigi vakitte gidiyor. Maria Raif Beye bizde eksik olanin ne oldugunu buldum diyor. Ben sana inanmamistim.. Ama artik senin beni sevdigine inaniyorum diyor. Hastahaneden eve cikinca Maria, Raif Beye Turkiyeden telgraf geliyor babasinin oldugune dair ve Turkiyeye donuyor. Daha sonra irtibatlari kesiliyor. Maria nin annesi Pragli galiba oraya tasiniyolar tanidiklari kisilerdende haber alamiyor. Turkiyede evleniyor cocuklari oluyor ama icinde sadece Maria var oraya kimseyi almiyor. Esini bakmak zorunda oldugu yabanci gibi goruyor. Aradan 10 sene geciyor Ankarada birgun Marianin akrabalarindan biri ile karsilasiyor. Ve o kisiye Mariayi bi sekilde soruyor. O da "Iyi bir ressamdi" diyor. Bunun uzerine hala degil mi deyince onun oldugunu soyluyor. Onun öldugunu bilmeden Raif Bey on sene boyunca onu sevmeye devam ediyor, bir kizi oldugundan habersiz. Orada konustugu kisinin yaninda olan kiz cocugunun kendi kizi oldugunu anliyor anlatilanlardan sonra. Kizida ondan kalan bir parca oluyor. Ve kitap boyle huzunlu tuhaf bitiyor. Daha once Sabahattin Ali hic okumadim, ilk okudugum kitabi ve sanirimda son olacak. Ickiden nefret eden biri olarak icki bira kelimelerinin ustunu karaladim kitapta. Ickiden bahsetmeden roman yazilamiyor mu? Allahin haram kildigi bu sey kitaplarda olmak ozendirilmeye calisilmak zorunda mi!!! Ayrintilara girmeden kitabin kisa ozeti boyle. Raif beyin babasi ile iliskisi veya Kurk Mantolu Madonnanin isine vs. girmedim. Yoksa cok daha uzardi ozet. Bloguma yazmayi ozlemisim hemen yeni bir kitaba daha baslamali :)
26 Ekim 2015 Pazartesi
MÜMİN GÜNEŞTEN ÖNCE UYANIR GÜNEŞİ UYANDIRIR
Sabah ezanını dinlemenin verdiği huzur hiçbirşeyde yok!
Gecenin bu sessizliğinde yalnız olmadığını Rabb'inin seni huzuruna beklediğini bilmek ne güzel....
Bizlere Müslüman bir ülkede doğmayı, yaşamayı, ezan sesini duymayı nasip eden Rabb'imize sonsuz hamd olsun. Ve diğer vakitlerin ezanından farklı olarak söylenen, "Essalatü hayrun minen nevm" kısmı çok etkileyici. (Namaz uykudan hayırlıdır!)
Rabbim bizleri namazı dosdoğru kılan kullarından eylesin inşallah. Bu sabah, sabah ezanı okunurken hissettiklerim böyleydi. Aslında tüm hissedilenleri kelimelere dökmek zor. Ömrümüzün her gününe sabah namazıyla başlayabilmek duası ile...
Hayırlı sabahlar...
26.10.2015
Etiketler:
Dinin Direği,
Dua,
Gerçek Aşk,
Huzur,
Namaz,
Sabah Namazı
13 Ekim 2015 Salı
KELEBEĞİN HAYAT SIRLARI
Bu kitap uzun zamandır alıp okumak istediğim bir kitaptı. Cumartesi günü dışarı çıktığımda almak kısmet oldu. Cumartesi akşamı okumaya başladım biraz. Kitap farklı konu başlıklarından oluşuyor, her konu başlığını 2-3 sayfa anlatmış. Farklı farklı konu başlıklarında farklı olaylardan bahsedilse de kitapta bir sürükleyicilik var kopuk değil. Elimden bırakamadan okuyarak pazar günü 22:02'de kitabımı bitirdim öyle
uyudum :) Pazar günü için planım farklıydı aslında hava güzel olursa dışarı çıkmayı düşünüyodum. Pazar sabahı uyandığımda havanın yağmurlu ve kapalı olduğunu görünce dışarı çıkma fikrinden vazgeçtim. Yağmurlu bir günde türk kahvemide yapıp kitabımı okumaya karar verdim. Okullar açılalı 2 hafta oldu ilk haftaların yoğunluğu ile kitap okumaya vakit ayıramamıştım kitap okumayıda özlemiştim adeta çok iyi oldu pazar gününü böyle değerlendirmek.
Kitabın arka kapağındaki yazıyı çok beğendim ve kitabın içindekileri biran önce okumak istedim. Kitabın içinde beğendiğim kısımlar kadar beğenmediğim bölümler de var. Kitapta farklı birçok konudan bahsedildiği için özetlemek zor. Genelde her okuduğum kitapta en beğendiğim cümleleri kitabın ilk sayfasına yazarım. Bu kitapta da en çok beğendiğim ve kitabın ilk sayfasına yazdığım iki cümle: " Yarın bugündür. Yaşadığın herşey de şu andır." "Sadece güneşli günlerde yürürsen gideceğin yere varamazsın."
uyudum :) Pazar günü için planım farklıydı aslında hava güzel olursa dışarı çıkmayı düşünüyodum. Pazar sabahı uyandığımda havanın yağmurlu ve kapalı olduğunu görünce dışarı çıkma fikrinden vazgeçtim. Yağmurlu bir günde türk kahvemide yapıp kitabımı okumaya karar verdim. Okullar açılalı 2 hafta oldu ilk haftaların yoğunluğu ile kitap okumaya vakit ayıramamıştım kitap okumayıda özlemiştim adeta çok iyi oldu pazar gününü böyle değerlendirmek.
Kitabın arka kapağındaki yazıyı çok beğendim ve kitabın içindekileri biran önce okumak istedim. Kitabın içinde beğendiğim kısımlar kadar beğenmediğim bölümler de var. Kitapta farklı birçok konudan bahsedildiği için özetlemek zor. Genelde her okuduğum kitapta en beğendiğim cümleleri kitabın ilk sayfasına yazarım. Bu kitapta da en çok beğendiğim ve kitabın ilk sayfasına yazdığım iki cümle: " Yarın bugündür. Yaşadığın herşey de şu andır." "Sadece güneşli günlerde yürürsen gideceğin yere varamazsın."
Ve kitapta beni etkileyen aklımda kalan yerlerden biride "İnsanların ölmeden 1 saat önce söyledikleri" bölümüydü. Alman bir hemşire hastanede ölümü kesin hastaların son 1 saatlerinde yanlarında olma görevini devralmış. Ve yıllar sonra yaşadıklarını yazmış. İnsanların en büyük pişmanlıkları: Tahmin edin insanların en büyük pişmanlıkları ne? "Başkasının/başkalarının hayatını yaşamış olmak!" Bunu yapan insanların çok olduğunu söylüyor Nil Karaibrahimgil, "Kendimi rafa kaldırayım ve 'onun' ya da 'onların' senaryosunda rol oynayayım" diyen çok diyor bu fikrine bende katılıyorum. İnsanlar bukalemun gibi birçok kimse olduğu gibi kendi değil. İkinci en büyük pişmanlıkları da şuymuş: "İnsan ömrünün sadece kısa bir bölümü sağlıklı. O dönemde doya doya yaşamadım sağlığımı. Koşmadım, seyahat etmedim vs." Kitapta kesinlikle katılmadığım ve bir anne olarak Nil Karaibrahimgil'e kesinlikle yakıştıramadığım bölüm bir kadın kürtaj olmaya gidiyorsa kendine göre haklı sebepleri olabileceğini savunuyor. Kürtajın hiç bir şekilde haklı bir gerekçesi olamaz! KÜRTAJ BİR CİNAYETTİR! Kürtaj yasaklansa da bir kadının kafasına koyduğunu yapacağını gidip hastahanede kürtaj olmak yerine bir apartman dairesinde tehlikeli alet edevatla ve cahil insanlarca yine kürtaj olabileceğini ve öyle mikrop kapmasındansa kürtaj(cinayet) serbest olsunu savunuyor! Oradaki ortam hijyenik mi değil mi onu düşünebiliyor ama orda bir cinayet oluyor onu düşünemiyor! Kürtajı kendisine göre savunuyor. Sayfa 284'te yazdığı bir paragraf: "Çünkü bir kadın, o çocuğa hayalindeki geleceği veremeyeceğini hissettiği anda karar verir, ruhunu kanatır, kafaya koyduğunu yapar. Bir kadın kafaya koyduğunu, en büyük yasaklar ülkesinde de yaşasa yapar. Nokta." Kesinlikle katılmıyorum bir insan kafasına koyduğunu yapar diyerek, kürtajın(cinayetin) yasaklanmaması savunulamaz ! Ve sayfa 285'te yine katılmadığım bir paragraf: "Yeni bir anayasa hazırlanırken, kadınların tepesine gökyüzü koyun, prangalar takmayın bedenlerine." Kürtajı yasaklamak demek kadınların bedenlerine prangalar takmak değildir benim için nokta.
Kitabın adından da anlaşılacağı gibi hayata dair herşeye değinmeye çalışmış Nil Karaibrahimgil, sıkılmadan bir solukta okuduğum bir kitaptı. Hayata dair herseyden kısa kısa kısa bahsettiği için ben sadece ilgimi çeken yerleri paylaştım.
2 Ağustos 2015 Pazar
GERÇEKTEN YAŞIYOR MUSUN? yoksa sadece nefes mi alıyorsun...
Bu kitap alıp okumak istediğim kitaplardan biriydi. İnstagramda takip ettiğim kişilerden birinin bu kitabi önerdiğini görmüştüm ve kitapçıya gittiğimde bu kitabı sordum yine ordada kitabi inceledim, kitabın arka kapağında yazan yazı beni çok etkiledi ve kesin almaya karar verdim ki kitabın ismi başlı başına etkileyici "GERÇEKTEN YAŞIYOR MUSUN? Yoksa sadece nefes mi alıyorsun..." 27 Temmuz 2015'te aldım kitabı ara ara okudum ve bu sabah sabah namazından sonra uyku tutmayınca kitabın geri kalan kısmını okudum ve 1 Ağustos 2015 8:39'da bitirdim. Kitabı okurken beğendiğim altını çizdiğim çok yer oldu, ağır ağır sindire sindire okudum hemen okuyım bitsin istemedim . Böyle bir kitabı özetlemek zor ama temel açlığımızın sevgi olduğundan bahsediyor. Hepimiz sevmek ve sevilmek isteriz şüphesiz. Ama bunu isterken kendimiz olmamız gerektiğini bukalemun gibi olmamamız gerektiğini seni sevsinler diye onların istediği gibi bir kişi olmak yerine kendin ol ve seni sen olduğun için sevsinler diyor bu şekilde olursa yaşantından huzur alacağını anlatıyor. Ve seni gerçekten sen olduğun için sevenler gerçek sevenlerindir diyor. Kendimizden başka herşey olmaya çalışıp, kendimiz olmaktan kaçtığımızı ifade ediyor. Ve kendimiz olmadıkça sadece yaşayan ölüler olacağmızı söylüyor. Yani kitabın isminin cevabı özet olarak bu kendin misin değilmisin eğer hayatında kendinsen gerçekten yaşıyorsun.
Sevgisiz elde edeceğin hiçbirşeyin insanı tatmin etmeyeceğini, yetmeyeceğini, açlığını doyurmayacağını ifade ediyor. Çok zengin olup son model bir araban, çok lüks bir evin olabilir ama sevgi olmadıktan sonra hiçbir önemi yok arabaya eve sarılamazsın diyor. Sevgi olmazsa hep birşeyler eksik. Sevgi yoksa hiçbirşey yok. Sevgi yoksa hayatında kazandığın, elde ettiğin, ulaştığın hiçbirşeyin değeri olmadığını anlatıyor. Yine kitaptan alıntı: "Evin içinde seni bekleyen yoksa ne anlamı var saray olsa?.. Ağlayabileceğin bir omzun yoksa, seni sadece sen olduğun için seven biri yoksa ne anlamı var milyonlarca doların olsa?... Sen direksiyondayken
seni seyreden, sana sevgiyle bakan birileri yoksa ne anlamı var son model otomobilin?" Ama bunlar sevgi ile birlikte olursa mükemmel olur. Eğer sen, sen isen, lüksün, daha fazla paranın hiçbir zararı yok.
Birçok konuya değiniyor çocukluk, arkadaşlık, dostluk, aşk, evlilik, anne-baba çocuk ilişkileri, iş hayatı vb. bunların hepsini özetlemekte şu an gerçekten zorlanıyorum ama elinin altında olup ara ara karıştırılması gereken kitaplardan biri. Yazarın kendisi Ermeni kökenli ve ahiret inancı yok çünkü öldükten sonra ne olacağı ile ilgili sayfa 195 te şöyle yazmış: "Belki ruhlar alemine geçiliyordur, belki tekrar dünyaya geliniyordur, belki aynı dünyada gözle göremediğimiz varlıklar olarak bedenlerine sahip ruhlarla beraber var olmaya devam ediliyordur." diye saçmalamış. Hatta bir sonraki sayfada sayfa 196da da "Ölenin nereye gittiğini gerçekten bilmiyoruz. Belki de ölümün ardından davul zurnalarla karşılanıyor ve geçmiş olsun deniyor." diyerek saçmalamaya devam etmiş böyle yazıları görünce insan ister istemez sinirleniyor! Bunun gibi bir çok görüşüne katılmadığım yer var. Mesela 35 yıl babası ile görüşmeyen bir katılımcısından bahsediyor, babası ile görüşmeye seni seviyorum demeye cesareti olmadığını yıllardır duygularını içinde tuttuğunu ama daha sonra cesaretini toplayıp babası ile görüştüğünü ve şimdi muhteşem bir baba kız ilşkileri olduğunu söylüyor. Buraya kadar bir şey yok ama cesaretini toplayıp babasının yanına gidebilmesi için iki şişe şarap içmesi gerekmişti diyor ve cesaretin arkasında neden olarak şarap içmeyi gösteriyor ve size zehri veriyor tabiki buna da kesinlikle katılmıyorum.!İçki Allah'ın kesinlikle haram kıldığı birşey! Ve hayatının akışını ciddi anlamda değiştiren olay olarak Türkiye Ermenileri Patriği ile tanışması olarak değiniyor kitapta. Bu yazdığı da bana uyan bişey değil beni Mahmut Efendi Hz. veya Mahmud Esad Coşan hoca efendi gibi alimler etkileyebilir hayatımın akışını değiştirebilir. Ermeni misyonerliği yapıyor farkettirmeden! Birde şu paragrafa kesinlikle katılmıyorum müslüman bir kişinin hayatına tamamen zıt bir bakış açısı. Paragraf aynen şöyle: "Evli bir adama aşık olunmaz, evli bir kadın aşık olmamalı, hayatında biri varken başka bir aşk hayatına giremez demek haddime değil. Katılmıyorum da buna." yazmış. Savunduğuna bakarmısınız evli bir kadın başka birine aşık olabilir, evli bir adama da başka biri aşık olabilir, hayatında biri varken başka bir aşk hayatına girilebilir diyor, bu görüş bizim ahlak yaşantımıza dinimize uygun mu tamamen ters! Evli olan bir kadının veya erkeğin gözü dışarı da mı olur veya evli olan bir erkeğe başkası nasıl bakabilir? Rabbim böyle zihniyetlerden korusun. Yine sayfa 160ta kesinlikle katılmadığım paragraf: "Dostların cinsiyeti yoktur. Erkek, kadın,gey, lezbiyen, trans önemi yoktur. Bir erkek ve bir kadın dost olabilir mi ? Neden olmasın? Bir kadın ve bir erkek dost olunca mutkaka 'kadınlık' ve 'erkeklik' sirayet etmiyor." Bu sapıkça görüşüne de katılmıyorum dostların cinsiyeti yokmuş erkek, kadın, gey, lezbiyen, trans herşey olabilirmiş. Erkek ve kadın arasında dostluk olamaz bunu bir önceki okuduğum Ey Aşk Evliliğe Hazır mısın? kitabında da belirtmiştim. Ve sayfa 172'de ki bir cümle"Çocuğunun eşcinsel yönelimi de olabilir, genç yaşta hamile de kalabilir." İşte bir toplumun ahlakı nasıl yok edilir bu şekilde bir zihniyetle! Bu kişinin hayata bakış açısı bir müslümanın hayata bakış açısı değil kesinlikle. Kitapta begenmediğim yerleri yazarın kesinlikle kabul etmediğim fikirlerini yazmaya çalıştım inşallah atladığım bir yer olmamıştır.

seni seyreden, sana sevgiyle bakan birileri yoksa ne anlamı var son model otomobilin?" Ama bunlar sevgi ile birlikte olursa mükemmel olur. Eğer sen, sen isen, lüksün, daha fazla paranın hiçbir zararı yok.
Birçok konuya değiniyor çocukluk, arkadaşlık, dostluk, aşk, evlilik, anne-baba çocuk ilişkileri, iş hayatı vb. bunların hepsini özetlemekte şu an gerçekten zorlanıyorum ama elinin altında olup ara ara karıştırılması gereken kitaplardan biri. Yazarın kendisi Ermeni kökenli ve ahiret inancı yok çünkü öldükten sonra ne olacağı ile ilgili sayfa 195 te şöyle yazmış: "Belki ruhlar alemine geçiliyordur, belki tekrar dünyaya geliniyordur, belki aynı dünyada gözle göremediğimiz varlıklar olarak bedenlerine sahip ruhlarla beraber var olmaya devam ediliyordur." diye saçmalamış. Hatta bir sonraki sayfada sayfa 196da da "Ölenin nereye gittiğini gerçekten bilmiyoruz. Belki de ölümün ardından davul zurnalarla karşılanıyor ve geçmiş olsun deniyor." diyerek saçmalamaya devam etmiş böyle yazıları görünce insan ister istemez sinirleniyor! Bunun gibi bir çok görüşüne katılmadığım yer var. Mesela 35 yıl babası ile görüşmeyen bir katılımcısından bahsediyor, babası ile görüşmeye seni seviyorum demeye cesareti olmadığını yıllardır duygularını içinde tuttuğunu ama daha sonra cesaretini toplayıp babası ile görüştüğünü ve şimdi muhteşem bir baba kız ilşkileri olduğunu söylüyor. Buraya kadar bir şey yok ama cesaretini toplayıp babasının yanına gidebilmesi için iki şişe şarap içmesi gerekmişti diyor ve cesaretin arkasında neden olarak şarap içmeyi gösteriyor ve size zehri veriyor tabiki buna da kesinlikle katılmıyorum.!İçki Allah'ın kesinlikle haram kıldığı birşey! Ve hayatının akışını ciddi anlamda değiştiren olay olarak Türkiye Ermenileri Patriği ile tanışması olarak değiniyor kitapta. Bu yazdığı da bana uyan bişey değil beni Mahmut Efendi Hz. veya Mahmud Esad Coşan hoca efendi gibi alimler etkileyebilir hayatımın akışını değiştirebilir. Ermeni misyonerliği yapıyor farkettirmeden! Birde şu paragrafa kesinlikle katılmıyorum müslüman bir kişinin hayatına tamamen zıt bir bakış açısı. Paragraf aynen şöyle: "Evli bir adama aşık olunmaz, evli bir kadın aşık olmamalı, hayatında biri varken başka bir aşk hayatına giremez demek haddime değil. Katılmıyorum da buna." yazmış. Savunduğuna bakarmısınız evli bir kadın başka birine aşık olabilir, evli bir adama da başka biri aşık olabilir, hayatında biri varken başka bir aşk hayatına girilebilir diyor, bu görüş bizim ahlak yaşantımıza dinimize uygun mu tamamen ters! Evli olan bir kadının veya erkeğin gözü dışarı da mı olur veya evli olan bir erkeğe başkası nasıl bakabilir? Rabbim böyle zihniyetlerden korusun. Yine sayfa 160ta kesinlikle katılmadığım paragraf: "Dostların cinsiyeti yoktur. Erkek, kadın,gey, lezbiyen, trans önemi yoktur. Bir erkek ve bir kadın dost olabilir mi ? Neden olmasın? Bir kadın ve bir erkek dost olunca mutkaka 'kadınlık' ve 'erkeklik' sirayet etmiyor." Bu sapıkça görüşüne de katılmıyorum dostların cinsiyeti yokmuş erkek, kadın, gey, lezbiyen, trans herşey olabilirmiş. Erkek ve kadın arasında dostluk olamaz bunu bir önceki okuduğum Ey Aşk Evliliğe Hazır mısın? kitabında da belirtmiştim. Ve sayfa 172'de ki bir cümle"Çocuğunun eşcinsel yönelimi de olabilir, genç yaşta hamile de kalabilir." İşte bir toplumun ahlakı nasıl yok edilir bu şekilde bir zihniyetle! Bu kişinin hayata bakış açısı bir müslümanın hayata bakış açısı değil kesinlikle. Kitapta begenmediğim yerleri yazarın kesinlikle kabul etmediğim fikirlerini yazmaya çalıştım inşallah atladığım bir yer olmamıştır.
Beğendiğim kısımlar:
🌟Dışarıda bir yaşam var, bir de ben... Her şey... Ölüm geldiğinde bitip gidecek bu yaşam. Yaşamak çok sade ve basit bir o kadar da karmakarışık... Üzülecek, sevinecek, düşecek, kalkacak, yaşayıp gideceğiz... Yaşarken nereye gittiğin belirleyecek sonunu... Er ya da geç sevdiklerimizi de yitireceğiz ölümün gerçekliğinde... Herşey gelip geçici..
🌟Hayalimizdekileri yapabilmek adına yaşamaya başlamamızın önünde en büyük engel başkalarının düşüncelerine verdiğimiz önem. Bu hayat senin hayatın. Kendi yaşamını yaşamadıkça başkalarını suçlayacak, bencilleşeceksin. En çok pişman olduklarımız içimizde biriktirdiğimiz yaşayamadıklarımız olacak.
🌟Kendi isteklerimizi anlamadan sürekli başka insanların ihtiyaçlarını anlamaya çalışıyoruz. Kendin gibi yaşayarak ödeyeceğin en ağır bedel, kopya bir yaşamı yaşarken ödeyeceğin bedelden daha ağır olamaz.
🌟Bir şey yapacak ya da başlayacaksan şimdi adımını atmalısın. Yarın değil, şimdi. Ertelemekten vazgeç. Yapman gerekeni şimdi yap ve kurtul. Ertelediğin her şey seninle yaşamaya devam eder, ayak bağın olur. Geçmişini kurcalamayı bırak. Bugünkü sorunlarını çözebiliyorsan zaten geçmişini çözüyorsun demektir.
🌟Geçmişin izlerini silemem ama bugüne etkilerini değiştirebilirim. Bugünü geçmişten kopararak, bugünkü sorunlarımı çözerek geçmişimi kabus olmaktan sadece "olmuş olana" dönüştürebilirim. Bugün geçmiş yok. Geçmişten bugüne benim taşıdıklarım ve taşınmasına izin verdiklerim var sadece. Sen geçmişi bırakmadıkça geçmiş seni hiç bırakmayacak.
🌟Başarı o kadar göreceli bir kavram ki... Başarılı bir hayatım oldu demek nasıl mümkün olur?
Gerçekten taşıdıklarını yaşama geçiriyor musun?Sana bahşedileni dünyaya taşıyor musun? Gerçekten yaşayan sen misin yoksa yarattığın bir siluet mi? Benim için başarılı bir yaşam senin yaşadığın yaşam. Bir başka ifadeyle rekabete girmeden, kıyaslamadan, kendi kulvarında, kendi yolunda mükemmel denen tanımlanamayan bir başka olguyu değil , yapabileceğinin en iyisini yapman, yaşayabileceğinin en iyisini yaşamak. Başarının ihtiyaç duyduğu kavram "cesaret". Eleştirilmekten, dışlanmaktan o kadar çok korkuyoruz ki, ışıltılı yola geçemeden en yakındaki güvenli yola sapıyoruz ve kendimizi çıkmaz sokakta buluyoruz.
🌟Bugün seni el üstünde tutanlar yarın üzerinden geçip gidebilir. Senin gücüne gelenler, hiç ummadığın anda uzaklaşıp gider. Kendi hayatını, seni sen yapanları, inandıklarını, sana ait olan hayallerini gerçek sevenlerinle yaşamak gerçek başarıdır.
🌟Bugün milyonlarca insan aslında hiç de aradıkları olmayan, kendilerini yansıtmayacak başarı hedeflerinin, suni ideallerin peşinde koşuyor. Bu koşuşturma mutsuz insanları, kendiyle çevresiyle barışık olmayan insanları yaratıyor.
🌟Sevgi emek ister, sevgi özen ister... Korkunun barınamadığı, korkunun karşısında yaşayamadığı tek şey sevgidir. Sevgi bedenle bütünleşerek var olur, aşkın tersine... Sevgi tek gerçektir. Sen sevgisin, ben sevgiyim, sevgisiz var olabilecek hiçbirşey tanımıyorum. Sevgi sınırsızdır. Başı ve sonu olamayacağı gibi, ne zaman bitti diye de soramazsın. Ya vardır ve hep kalır ya da yoktur. Sevginin bitmesi için ölmen gerekir. Ya da tutsak olmak. Bugün ben sevmiyorum, sevgiden uzağım diyen herkes tutsaktır.
🌟Üzüntü, kıskançlık, kızgınlık, korku, sevgi, arzu ve diğer tüm duygular ifade edilmediklerinde, arabanın benzin deposundan damlayan benzin gibi birikir bombaya dönüşür.
🌟Çok paran olması da yoksul olmadığın anlamına gelmiyor. Çünkü bir üst sınır yok. Kıyasladıkça görüyorsun ki, kıyasladığın yere göre zengin veya yoksul oluşun değişiyor.
🌟"Allah'ım bir gün insanlara istedikleri kadar para ver ki asıl ihtiyaçlarının o olmadığını anlayabilsinler."
🌟Sevmediğin işleri yaptığın sürece ihtiyacın olan para sana gelmeyecek; gelse de yetmeyecek, tatmin etmeyecek. Sevdiğimiz bir şeyi borçlanarak alıyoruz; sonra o borcu ödemek için satın aldığımız şeyin keyfinden fazla stres yaşıyoruz. Cebindeki kadar yaşadığında, dik duracak gücün, tavrını koyabileceğin bir lüksün oluyor. Kredi kartların, kredilerin, borçlanabilme gücün senin satın alma gücün değil. Bizim olmayan parayı bizim sayıyoruz. Sonra da döngü hiç bitmiyor.
🌟Sen yapabildiğinin en iyisini yapacaksın ve sadece kendinle yarışacaksın. Umurumda değil, başarısızlığımdan, beceremediklerimden haz duyan insanlar ve onların düşündükleri. Elde edilen başarılar, tatmin olunan bir hayat kimseye altın tepside sunulmadı. Birilerinden birşey bekleme, sen adımlar attığında birileri yanına gelir, seni bulur. Sen değeri ürettikten sonra, değerini bilen gelir. Her konuda, her kulvarda.
🌟Bir şeyi de unutmuyorum ki, benim dışımdaki kişi ya da olayları değiştiremem, ben değişebilirim. Ben farklı bir yoldan gidebilirim.
Bunlar kitapta beğendiğim kısımlar ama bunların yanında verilmeye çalışılan zehire dikkat!!! Yazara göre "Gerçekten Yaşıyor Musun? Yoksa sadece nefes mi alıyorsun... " un cevabı kendimiz olduğumuz sürece gerçekten yaşayacağız, kendimiz olamadıkça sadece yaşayan ölüler olacağız. Bende kitabı okuduktan sonra yazarın kendi yaşantısını anladıktan sonra şunu söylüyorum, insanın kendi olması çok güzel ama İMANLA birlikte olursa. Diğer türlü istediğin kadar kendin ol sen daha Rabb'inin emrettiği imanın şartlarından biri olan ahiret inancını kabul etmiyorsan imanın yoksa bana göre YAŞAYAN ÖLÜSÜNDÜR.

Etiketler:
Aşk,
Evlilik,
Gerçekten Yaşıyor musun? Yoksa sadece nefes mi alıyorsun...,
Hayat,
Kişisel Gelişim,
Kitap,
Kitap Keyfi,
Kitap Kurdu,
Kitap Oku,
kitap okuma keyfi,
Ölüm,
Sahil,
Sevgi,
Tatil
30 Temmuz 2015 Perşembe
Ey AŞK Evliliğe Hazır mısın?
Bu kitabı almamdaki sebeplerden biri öncelikle kitap kapağının pembe olması pembe aşığı olduğum için dikkatimi çekti, sonra kitabı inceledim kitabın ön kapağında yazan "Gerçek aşkın gidişatı hiçbirzaman pürüzsüz değildir." Wiliam Shakespeare sözü beni etkiledi ve birde D&R'de %50 indirimdeydi indirimide yakalamışken kaçırmak istemedim:) Ama kitabı okumaya başladığımda kitaptaki olayların karmaşıklığı beni çok yordu, açıkçası olayları da anlamaya çalışmadım. Bir an önce kitabı okuyumda bitsin diye düşünüyordum. Çünkü kitap hiç sürükleyici değil olayların birbirinden bağımsızlığı gereksiz anlatımlar kitabı sadece uzatmış ve sıkıcı hale getirmiş. 367 sayfa ama bunun yerine daha kısa olsa sürükleyici olsa daha iyi olurdu.
Kısaca kitapta anlatılan şu; Dakota düğün günü Grant tarafından terkediliyo ve 10 ay kadar sonra çocukluk arkadaşı Brendan ile evlenmeye karar veriyor. Ama yine içinde aynı şeyi yaşarmıyım korkusu oluyor düğün gününe kadar ve düğün günüde Brendan'ın gecikmesinden tedirgin oluyor dejavumu yaşıyorum diye düşünüyor. Neyseki Brendan düğüne geliyor düşündüğü gibi olmuyor evleniyorlar ve kitapta anlatıldığına göre bir ömür boyu mutlu oluyorlar :)
Kısaca kitapta anlatılan şu; Dakota düğün günü Grant tarafından terkediliyo ve 10 ay kadar sonra çocukluk arkadaşı Brendan ile evlenmeye karar veriyor. Ama yine içinde aynı şeyi yaşarmıyım korkusu oluyor düğün gününe kadar ve düğün günüde Brendan'ın gecikmesinden tedirgin oluyor dejavumu yaşıyorum diye düşünüyor. Neyseki Brendan düğüne geliyor düşündüğü gibi olmuyor evleniyorlar ve kitapta anlatıldığına göre bir ömür boyu mutlu oluyorlar :)
Kitaptaki şu sözü çok beğendim:
"Erkek ve kadın arasında dostluk olamaz. Tutku, nefret, hayranlık, aşk olur ama dostluk olmaz." -Oscar Wilde
Çoğu müslümanın söyleyemediğini bir yabancının söylemesine hem şaşırdım hem de takdir ettim helal olsun. Bence de erkek ve kadın arasında arkadaşlıkta dostlukta olmaz!
29 Temmuz 2015 Çarşamba
AŞKI SENDE BULDUM
Bu kitabı yaklaşık 8-9 ay once Üsküdar'da ilk defa duzenlenen Uskudar Sahaf Festivali'nden almistim. Ayrıca Anadolu yakasında da ilk düzenlenen sahaf festivaliymiş. Aldığım zaman okumaya niyetlendim ama okuyamamistim o zaman sonradanda elime birkaç defa almıştım biraz okumaya başlayıp bırakmıştım diye hatırlıyorum ama öyle kalmıştı. En son İstanbula kardeşimin Kpss sınavı icin gittigimizde evimden kitabi aldım tatilde okurum diye. Kitabı okumaya başladığımda 100 sayfasını okudum sonra elimden bıraktığımda kitap sürükleyici olmadıgı icin 2.ye elime alıp okumam icin 1-2 gun zaman gecti. 4 günde bitirebildim kitabi. Kitap Gordon'un esir aldığı kıza asik olmasını ve olayın farklı başlayıp Ask ile sonuçlanmasını anlatıyor. Bu ask tek taraflı degil esir aldığı kız Constancede ona sırılsıklam asik oluyor. Kaçmaya esaretten kurtulmaya fırsatı oldugu halde kaçmıyor. Çünkü şimdiki esareti cok daha buyuk onu esir olan kişiye asik oldugu icin sevdigi adama tutuklu oluyor. Ve ikiside bu Ask sonucunda herseyi göze alıyorlar. Askın gözü gercekten körmüş diyor insan okurken, onu okurken hissediyorsunuz. Ama sürükleyici olmaması olayların kopuk kopuk olması bir bütünlük olmaması ve bazı olayların gereksiz uzatılması beni sıktı. Ve New York Best Seller kitaplarini bir daha almayi dusunmuyorum, isimleri dahi aklimda tutamadim olaylar yasantilar bana cok uzak. Sonuc olarak gercek Askı yasamak güzel bişeymiş diyor insan, Rabbim herkese nasip etsin!
Etiketler:
Aşk,
Aşkı Sende Buldum,
Gerçek Aşk,
Keyif,
Kitap,
Kitap Keyfi,
Kitap Kurdu,
Kitap Oku,
Tatil
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)