24 Ocak 2019 Perşembe

EVLENMEDEN ÖNCE

     
    30 Aralık 2017’de aldığım kitabı 24 Aralık 2019’da  00:28’de bitirdim şükürler olsun.
     Doğan Cüceloğlu’nun daha önce iki kitabını daha okumuştum ama ilk defa bir kitabın sonunu getirmekte bu kadar zorlandım. Şöyle aslında elimden bırakınca bir daha elime alma firsatım olmadı ve tatilde alınca da şimdi bitirebildim.


     Kitabın ismi her ne kadar Evlenmeden Önce olsada sadece evli olmayanların okuyacağı bir kitap değil, evli olanlarda okuyup mutlaka bu kitaptan da faydalanacakları birşey bulabilirler. 
     Kitabı iyi ki okudum diyormuyum diyorum. Sadece kitapta anlatılanları desteklemek için verdiği somut örnekler yaşanılan olaylardan bir çok örnek olması beni yordu. Yaşanılan şeyler olması insanı düşündürüyor ve beyni yoruyor iki sayfada bir insanın hayat hikayesini bir dramı işlemiş olabiliyor. Yaşanılan mutsuz evlilikleri, boşanma ile sonuçlanan evlilikleri, mutlu evlilikleri hepsini örneklendirmiş. Evlenmden önce bu kitabı okuyan biri için fikir oluyor kesinlikle. Aynı durumları yaşamadan yaşanılanlardan ders çıkarıyorsun.

Benim için evlilik olsun diye olması gereken birşey olmadı hiçbirzaman. Benim için evliliğin yaşı yoktur, vakti vardır. Ve her nasip vaktine esirdir.  Bir insan yetişkin gibi görünebilir dışarıdan bakılınca ama yetişkinlik sadece bedenin gelişmesiyle olmuyor; akıl ve duygu olgunluğu da gerekli. Ve o da yetmez, kişinin nerede, ne zaman, nasıl konuşulacağını bilmesi, yani sosyal olgunluğa sahip olması gerekir. O yüzden yaş değildir bir insanın evliliğe hazır olduğunu gösteren bu yukarıda yazdığım şeyler önemli olan. Ağzından çıkan lafı kulağı duymayan patavatsız biri ile evlenen birinin çok kırılıp incineceğin evliliğinin cehenneme döneceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Yoksa bu olgunluğa erişmeden evlenmiş olmak için evlenen insanların evliliklerin görüyoruz ya mutsuz da olsa evliliğine devam ediyor veya boşanıyor ayrılıkla sonuçlanıyor. Sonuçta bir sürü ziyan olmuş kadın ve erkek! Bir kişi “evlendiği kişiyi yaşamak için evlenir onu kullanmak için” değil. Ama bu zamanda bu fikirde olan insan sayısı çok az.
 Ve yazar kitapta şöyle diyor; birisiyle bir ilişkiye başlarken dikkat edilmesi gereken bir konu: “ Bu kişi saygı duyulacak birimi ve benim iyi niyetime değer mi? “ Bu soruyu kişi kendine sormalıymış. Ve kendisi olarak var olmayan bir insanın mutlu olmasının mümkün olmadığını söylüyor çok doğru. Ve yazar insan evlendiği kişiyle kendini güvende hissetmek ister diyor bu da çok doğru. Güven olmadan bir evliliğin yürümesi imkansız. Evliliğin temelinin insan insana iletişim olduğunu da söylüyor. Birbiri ile iletişim kuramayan, sohbet edemeyen bir çiftin mutlu olması da söz konusu olamaz. Ve evlenmeden önce sizde müstakbel eşinizde şükür duygusunun olup olmadığına bakın diyor. Huzur, aza kanaat, sağlık, insana verilen değer, saygı ve şükür duygusu bir ilişkide yaşarsa o evlilikte eşler mutlu güven içindedir diyor.
    Bir insanın kiminle evleneceği, onun yaşamının en önemli kararıdır. Yani evlilik kolay verilecek bir karar değil aslında ama bizim toplumumuzda evlilikler kolay; ayrılıklar zor ve yıkıcı oluyor. Anlamlı, sağlıklı ve mutlu bir evlilik için nelerin farkında olmamız gerekir bunu kitapta işlemiş yazar. Kitaptaki en can alıcı cümlelerden biri: “Bu kitap umarım sizin çocuklarınızında mutlu bir yuvada büyümesine vesile olur.”  İnşAllah öyle olur amin diyelim. Sevgi, saygı ve güven bir yuvanın temeli olursa mutlu bir yuva olur. Sevgi korkudan daha güçlüdür. Sevgi emek ister, fedekarlık ister, en önemlisi merhamet ister. Ve evleneceğiz kişiye karar verme noktasında neden o sorusuna verdiğiniz cevaplar, ve kendinizi bir ömür boyu onunla yaşamaya adamaya yeterli mi sorusuna evetse doğru kararı vermişsiniz demektir. Ve eşler arasında temel inanç ve değerler konusunda uyumun da evliliğin en önemli öğesi olduğu yazıyor kitapta çok doğru.
Aşk içimizde hep var olan bir duygu diyor kitapta ve istersek emek verirsek evlendikten sonra da hep aşık kalabiliriz diyor eşimize bu hayatta! Yani evlilik aşkı  öldürmezmiş yazara göre. Ve yazar şöyle demiş; “ Umarım bu kitap evlilik öncesi dönemi iyi değerlendirip kişilerin birbirlerini tanımalarına ve mutlu evlilik yapmalarına vesile olur.” Ne güzel bir temenni inşAllah öyle olur:) Ve kitapta en çok üzerinde durduğu konulardan biri lütfen evlenmeyi düşündüğünüz kişinin ailesini iyi tanıyın.
     
      Rabbim “ O benim kabul olmuş duam” diyeceğimiz bir eş nasip eylesin . Ve sadece bu dünya değil biz müslümanız ahirete inanıyoruz, evleneceğimiz kişi ile yaşayacağımız  hayat ile ahiretimizi de belirliyoruz. O yüzden Rabbim ahiretimizi de kazanacağımız bir dünya hayatı yaşayabileceğimiz bir eş nasip eylesin diye dua ediyorum. Ve son cümlem de şu; Allah’ım herkesi mutlu olabileceği iyi insanlarla karşılaştırsın. Amin ...







Not: Kitabın son sayfalarında yazarın güzel bir öneriside var,  öğretmenlerden de ricada bulunuyor inşAllah dikkate alınır. Sayfanın fotoğrafını da ekliyorum kitaptan eklediğim sayfalarla birlikte. 

7 Temmuz 2018 Cumartesi

BAZI YOLLAR YALNIZ YÜRÜNÜR




    Yarım olan bir kitabımı daha bitirdim🤗📚✅ Okulun son haftalarında okumaya başlamıştım ve bugün bitirmek nasip oldu. 
    “Bazı Yollar Yalnız Yürünür.. “ Adı çok etkileyici değil mi o yüzden görür görmez aldım kitabı. Çoğu zaman yalnız yürür insan ve yalnızda ölür. Yalnız yürüdüğümüz yollarda Rabbimiz bizimle olsun yeter...
     Ve kitabın arka kapağında yazan yazı: “ Kendine, birilerine hiçbirzaman ihtiyacın olmayacağını sürekli tekrarla.” 👌🏻👍 Aynen öyle tek başına ayakta durmanın bedeli ağır olur ama sefasını anlatamam şükürler olsun🤲 

Kitapta beğendiği sözleri yazıp yorumlamış yazar. Bende beğendiğim sözleri not aldım paylaşıyım sizlerle.

✅ “Özgür insan” demek beklentisiz yaşamak demekti, ihtiyaçlarını kendi çabası ve aklıyla yerine getirmekti, kalabalıkların sahte senaryolarına inanmamaktı.” Sor kendine özgürmüsün?
✅”Gamına gamlanıp olma mahzun, 
demine demlenip olma mağrur,
ne dem baki, ne gam baki.”
✅ Yoluna bak sen, eğme başını. Olanla üzme kendini, ne bu hayat sonsuz ne bu acılar. Büyüyorsun günden güne, biliyorsun ölümü, anlıyorsun yaşamı az çok. Derde dertlenip yenilerini ekleme.
✅ Seni büyüttüler, sana verdikleri her acıda seni güçlendirdiler, seni adam ettiler adam. Onlara teşekkür et, çünkü sen kazandın.
✅”Mutluluk; küçük şeyleri fırsata çevirme becerisidir...”
✅İnsan kendinin ve tüm yaşadıklarının öğretmeni değil midir?
✅ Artık kendi dünyasını kazanmıştır dünyayı kaybeden. İnsan dünyadan koptukça kendine yaklaştı, beklentilerini azalttıkça öz kimliğine sığındı.
✅ EGO’sunun zincirine takılanlar ne acizdir. Çıktığı kapıları, örttüğü yorganları unutanlar ne muhtaçtır maneviyata.

✅Yaratıcı kişi gerektiğinde yalnız kalabilmekten korkmayan insandır.
✅”Yalnızlığın hiçbirşeye ihtiyacı yok. O herşeyi öğretir.”
✅ Herşeyin geçici ve fani olduğunu unutma ki, mutlu durumda fazla sevinme, acı çektiğinde de fazla üzülme. 
✅ Eylemleri sözlerinden oluşan değil, sözleri eylemlerden oluşan insanlara güvenin.
✅Neden kalabalıkların verdiği sahte mutluluğu asil bir yalnızlığa değişir insan?
✅ Başkasının kanatları altında mutlu gibi gözükmek acıdır, mutsuz biri olarak kendi kabuğunda olmak, iyidir. 

5 Temmuz 2018 Perşembe

YÜREĞİMDE PASLAN

Dün yaz tatilinde okumayı planladığım kitaplarımdan hangisini okusam diye düşünürken “Yüreğimde Paslan” kitabını okumaya karar verdim. İçlerinde en incesi o gibi geldi 200 sayfa diye ondan başlamak istedim🙈 Akşam uyumadan okumaya başladım çok hızlı ilerliyor 100 sayfasını okudum yattım. Sabah kahvaltıdan sonrada 100 sayfasını okudum ve bitirdim kitabı. Lisede bir gencin sınıf arkadaşına olan aşkını ve sevdiğinin üniversiteyi kazanıp gitmesinin ardından ona olan duygularını söyleyemeden bu büyük aşkını yaşayamadan kalmasını anlatıyor. Aşkı güzel cümlelerle ifade etmiş. Her okuyan kendinden birşeyler bulabilir. Kitabı bitirdiğimde içim buruktu çünkü bu kitabı bir gün sevdiğim kız okur diye sevdiğine seslenmek için yazmış. Birgün okur belki ama ya o zaman herşey için çok geç olursa? 
Aşkı anlatan bir çok kitap yazılabilir. Ama aşk iki kişi içinde yaşandığı ve onlara özel olduğu için her Aşk özeldir ve her Aşık için tanımı farklıdır. Ve bu kitapta beğendiğim en güzel cümlelerden biri “Aşk ki, tarif ediliyorsa anlamsızdır...” Tarif edilmesi zor sadece onu yaşayan iki kişi bilebilir. O yüzdende Aşkı yaşayanı sadece yaşayan kişiler anlar☺️ Aşkın acı yanları da var belkide acı yanları daha fazla.  En büyük hatayı hep mutlu olacağımızı düşünerek yapıyoruz. Ama kitapta yazdığı gibi sürekli mutlu olmak diye birşey yok. “ Mutluluk, şükretmeyi bilmektir.” diyor yazar. Yalnızlıktan da bahsediyor kitapta. Yalnızlık güçlü kılar bazen insanı ama sonradan o gücün altında ezilebilirsin. Aşk konusunda büyük konuşmamak kadar büyük düşünmemek de gerekirmiş. Aşk hissetmekle başlıyor, görmekle değil. Aşkı tarif etmek zor olduğu için diliniz düğümlenebilir ve kelimeler çaresiz kalabilir diyor. Ve kitapta sevmenin çok güzel bir duygu olduğunu, insana eksikliğini ve yarım kalmışlığını hatırlattığını yazıyor. 
Aşkın tanımını şu şekilde yapmış:
“İnsan sürekli severken ve her an sevmeye hazırken bir defa aşka tutulur koca ömründe. Koca ömürde ve sadece bir defa.  Koca ömürde herkesi seversin de sadece bir kişiyi unutmazsın. Sonradan gelenler ya unutmak ya unutturmak içindir...” Ve aşık olmayanlara aşkı tavsiye ediyor ki bu nasip isteyince olan birşey değil. Aşkın durağından geçmeyenler hep bir eksiklik içindeler diyor kitapta ve Aşık ol kendini tamamla diyor. Ve vurucu cümlelerden biri daha: “ Söylemesi dile kolay ama milyarlarca insan içinde sana aşık bu gönül.” Aşık olduğu kişiye diyor ki: “ Sensiz yaşanacak herşey ertelensin, eksik kalsın... Herşey seninle yaşansın... Ve ömrüm seninle yaşlansın!”
Ve Aşkın kitaptaki bir diğer tanımı:

“ Bilseler ki aşkı tarif edecek bir söz varsa o da susmak, hiçbirşey konuşmamak... Konuşmadan dünyanın bütün alfabelerine onun ismini sığdırmak. Aşk demek bu olsa gerek...” Ve aşık olduğu kişiye diyorki, Seni dua dua istiyorum her gece sevdiğim. Mutluluklar büyüdükçe acılar daha bir samimi. Daha gerçekçi ve daha yakıcı. Ve Aşkın bir diğer tanımı: “ Bir uçurtmanın verdiği heyecan kadar çocukçadır aşk. Bir o kadar da rüzgara meydan okuması gibi asil...” Aşkın başımızın üzerinde yeri var diyor yazar; ama ne yazık ki acı daha fazla dokunuyor yüreğimize! “Yarınlara ertelediğimiz sevdaların Arefe’sini yaşıyorum seninle!” diyor sevdiğine. Aşk insanın yüreğini üşütür, kendini yakar. Ve vurucu sözlerden bir diğeri kitaptaki: “ Sevmek kolay herkes yapar; ama teslim olmak büyük yüreklerin harcıdır...” Sonsuza dek mutlu olmak imkansızdır; mutlu olmak bazen imkansızı istememektir. Sevgilisine ayrıyken şöyle sesleniyor: “ Daha kaç sabah bekleyeceğim bilmiyorum ama biliyorum ki o kapı bir gün açılacak ve içeriye sen gireceksin. Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bıraktığın gibi göreceksin herşeyi. Değişen birşey olmayacak sen gelene kadar. Sadece ben biraz değişmiş olacağım belki. Mutluyken mutsuz, sakinken agresif, heyecanlıyken duygusuz. Geleceğine dair en ufak bir kanıtım yok; ama kucak dolusu umudum var. Vazgeçmek değil de beklemek zor olan. Hayat bir sınavdı, sen de en büyük imtihanımdın.” Rabbim hayatımızdaki bütün sınavlardan alnımızın akı ile çıkmayı nasip eylesin...

3 Şubat 2017 Cuma

MARTI JONATHAN LİVİNGSTON

  
    Bugün 13:20'de başladım kitabı okumaya ve 14:19'da bitirdim. 1 saatte bitti yani kitap, 147 sayfa ve içinde martı resimleri var ara ara o yüzden hızlı okunuyor. Bu kitabı ikinciye okuyorum. Lisede okumuştum bir öğretmenimiz tavsiye etmişti yanlış hatırlamıyorsam ve aklımda güzel bir kitap diye kalmıştı. Öyle hatirladigim icinde kitapçıda görünce kiz kardeşim kitap alıcaktı bu kitabı tavsiye ettim. Ama şimdi okuduğumda aynı etkiyi bırakmadı bende. Dördüncü bölüm ilavesiyle genişletilmiş yeni baskı yazıyor kitabın üzerinde benim okuduğumda bu 4.bölüm olmayabilir. Yaklaşık 12-13 sene önce okudugum icin hatirlamiyorum 4.bölüm varmıydı yokmuydu. Benim okudugumun dış kapağı mavi ve üzerinde martı resmi vardı diye hatırlıyorum.




      Kitapta Martı Jonathan Livingston'ın yaşam öyküsü anlatılıyor. Kitapta adını bu martıdan alıyor. Diğer martılar sadece yiyecek bulabilmek için uçarken martı Jonathan onlardan farklı düşünüyor. Onun için önemli olan yemek değil uçmak. Uçmayı büyük bir tutkuyla seviyor Martı Jonathan. Ama diğerleri için uçmanın tek anlamı, karınlarını doyurabilmektir. Bunun dışında birşey öğrenmek için ugraşmazlar, öğrenmek istedikleri birşey yoktur. Martı Jonathan Livingston ise hızlı uçabilmeyi öğrenmek istiyor çabalıyor, farklı uçma stillerini deniyor. Sürekli bunun için uçuş denemeleri yapıyor. Annesi ve babası ona kızıyor iyice zayıfladın kendine yiyecek bulmak içinde uçmalısın diyorlar. Kış geliyor artık bakıkçı tekneleride azalacak diye uyariyorlar. Oysaki onu mutlu eden şey yiyecek bulmak değil özgürce uçmak. Ve kitabın ikinci bölümü "Burası cennet olmalı" kısmında sayfa 60'da martı Jonathan başka bir martıya "Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?" diye soruyor. O da cevap olarak "Hayır Jonathan böyle bir yer yok. Cennet bir yer, bir mekan değildir, bir zaman dilimi değildir. Cennet öğrenmektir, mükemmelliktir." diyor. Yani kitapta cennet tanımı bu şekilde yapılıp saçmalanıyor. Sayfa 72'de de "İnancı unut. Uçmak için inanca ihtiyacın yok, sadece uçmayı anlaman yeterli. Hadi tekrar dene." diye bir paragraf var. Bunada katılmıyorum. İnanmak başarmanın yarısıdır. Sanırım bu kitabı yazan yazar inançsız!!! Birşeyi anlasamda inanmıyorsam kendime uğraşmam çabalamam ben. Diger kisimlarda Marti Jonathan'in yaptiklarini azmini basarisini anlatiyor. Marti Jonathana göre uçmak bir martının  en dogal hakki, özgürlük onun doğasında var ve bu özgürlüğü engelleyecek ne varsa; gelenekler, batıl inançlar ya da herhangi bir şekildeki sınırlamalar, tümü bir kenara bırakılmalıdır. Ve Jonathan bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmenin Dünya'nın en zor işi olduğunu söylüyor. Üstelik çok kısa süren bir çalışmayla bunu diğer kuşlarında anlamasının mümkün olduğunu söylüyor. Ama buna rağmen bunun niçin bukadar güç olduğunu sorguluyor.





Aslında bu martının öyküsünü, hayata bakış açısını biz kendimize uyarlayabiliriz. Tabi o olumsuz olarak bahsettiğim kısımlar dışında. Yazar kitabın ilk sayfasında o anlamda "İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan'lara..." yazmış.
Bir martı nasılki sıradan bir martı olmayıp sadece yiyecek için uçmayıp, sürekli yeni birşeyler öğrenmek için çabalıyor yeni şeyler deniyorsa; bizlerde sürekli yeni birşeyler öğrenip azimli olup hedeflerimizi gerçekleştirebilir istediklerimizi başarabiliriz. Kitapta martının en önemli özelliği azimli olması öğrenmeye istekli olması. İnancı önemsemiyor ben buna kesinlikle katılmıyorum. Azim ve inanç birarada olursa başarı sağlanır diye düşünüyorum.

2 Şubat 2017 Perşembe

ÖYLE BİR BEDEL Kİ...

Hayatimda okudugum en uzun roman sanirim... Tam 638 sayfa. Yaklasik on gun elimde dolasti kitap. Ilk 300-350 sayfasini okumak biraz sıkıcıydı çünkü kitabı uzatmak adına farklı olaylar anlatılıyordu, ama asıl olaylar kitabın yarısından sonra başlıyo ve ondan sonra elimden bırakamadım. Kitabın diğer yarısı iki günde bitti. Canan ve Aslı iki kız kardeş. Aslı beş yaşındayken annesi ve babası ayrılıyor. Annesi ve babası her ikiside doktor. Annesi idealist bir doktor kariyerini herşeyin önünde tutuyor. Çünkü hayatında çok zorluklar çekerek bu mesleği elde etmiş. Annesi ve babası okumasına karşıymış, ve okumak istediği için evlatlıktan reddetmiş yurtta kalarak okumuş ve tıp fakültesini kazanmış.  Ve kızlarının da böyle azimli olup doktor olmalarını istiyor. Aslı istediği gibi doktor oluyor ama Canan halkla ilişkiler okumayı tercih ediyor. Aslı Tıp Fakültesi'ni Istanbulda okuyor. Üniversite hayatı boyunca Ercan en yakın dostu, arkadaşı 4 yıl hep birlikte takılıyorlar. Bu arada Canan kalp hastası ve İzmir'de annesinin ve babasının görev yaptığı hastahanede tedavi görüyor. Aslı stajını yapmaya annesinin ve babasının olduğu hastahaneye Izmire geliyor. Kızkardeşi Cananda çok yakın bir zamanda tedavisi bitip eve taburcu oluyor. Kız kardeşi stajını o hastahanede yapacağı için onun yerinde keşke ben olsaydım diyor. Çünkü hastalığı sırasında kendisi ile ilgilenen doktoru Sinan'a aşık oluyor. Sinan her hastaya davrandığı gibi davransada Canan ona karşı duygusal birşeyler hissediyor ve her davranışını yanlış anlıyor. Bir doktorun hastaya halini hatrını sormasını kendisi ile ilgileniyor gibi düşünüyor. Tedavisi bittiği için artık Sinan'ı göremeyeceği için üzülüyor. Kızkardeşi Aslı'nın yerinde olsa hergün onu görebileceğini düşünüyor. Ama kızkardeşine bişey söylemiyor. Aslı birkaç defa Sinan ile hastahanede yemeklerde denk geliyor ama hiç konuşmuyorlar. Aralarında bakışmalar oluyor ve bir etkileşim oluyor konuşmasalarda. Canan hastahaneden çıksada ara ara kontrolleri oluyor ve kontrole gideceği zaman Aslı beraber gidelim diyor ve o zaman Sinan ile resmen tanışmış oluyorlar. Canan tedavi görürken kızkardeşinden bahsetse de Aslıyı yeni tanıma fırsatı oluyor Sinanın. Daha öncedende aralarında bir etkileşim olduğu için artık konuşmaları yeni bir Aşka doğru yol alıyor. Buarada Aslı'nın Üniversite'den en yakın arkadaşı dostu Ercan Aslı'nın olduğu hastahaneye geliyor orada çalışmaya başlıyor. Aslı görünce çok şaşırıyor tabi süpriz yapmak istediğini söylüyor Ercan. Ama Aslı bu süprize pek sevinemiyor çünkü Ercan duygusal olarak bişeyler hissediyor Aslıya Aslı ise sadece onu bir dost olarak çok seviyor. Aslı'nın kalbi ise Sinan için çarpıyor ondan hoşlanıyor. Ercan Aslıyı o kadar çok seviyor ki onun için İstanbuldaki hayatını bırakıp Izmire onun olduğu hastahaneye geliyor. Ama Aslı'nın o tepkisi Ercanı şok ediyor. Ercan'ın gelmesi Sinan'ı da rahatsız ediyor, çünkü sevdiği etkilendiği kadına aşık olan birisi var. Ve Aslı Ercanı dost olarak hayatında istiyor Sinanıda sevgilisi olarak. Duyguları olduğu icin Ercan bunu kabul etmiyor. Ancak sonrasinda hastahanede Ayse ile yakınlaşmasını Asli sagliyor ve aralarinda bir etkilesim oluyor gorusmeye devam ediyorlar. Tabi bunlari çok kisa geciyorum arada cok olaylar yasaniyor. Asli ve Sinan birbirlerine deli divane aşık. Ve artık Aslı ailesine anlatmaya karar veriyor. Babasına anlattığında babası anlayışla karşılıyor. Annesi kesinlikle karşı çıkıyor, çünkü kızının evlenmesinin onun kariyerini engelleyeceğini düşünüyor. Bu tepki karşısında sasiriyor Asli. Çünkü annesi cok büyük bir tepki veriyor, evlenirsen ben yokum bunu bil diyor. Annesini karsisina almak istemiyor ve bu iliskiyi bitirmeye karar veriyor. Bunu Sinan'a söylediğinde Sinan şok oluyor, çünkü Aslı evlenmeyi düşündüğü herşeyden çok sevdiği kadın ve onun uğruna herşeyi göze alabilir. Nasıl olurda ayrılalım diyebilirdi. Tabi buarada Sinan asla vazgeçmeyeceğini söylüyor, Aslıyı kaybetmemek için herşeyi yapıyor. Aslıda Sinan'ı çok seviyor ama sırf bu kararı annesi için veriyor. Hastahanede Aslıya platonik aşık olan Doktor Ayhan var, Aslı ile yemeğe çıkmak istiyor. Aslıda seninle yemeğe niye çıkıyım ki diyor, kabul etmiyor. Ama Ayhan saplantı haline getiriyor Aslıya karşı duygularından vazgeçmiyor. Ara ara hastahanede yine rahatsız ediyor Ayhan Aslı'yı. Bu arada kitapta Aslı'nın hastalarındandan bahsediyor onlara hiç girmedim onlar baya uzatıyor kitabi. Aslı'nın hastalarından Samet çocuk esirgeme kurumundan gelmişti. Aslı Sametle özel ilgilendi ve çok ayrı sevmişti. Ve birgün Samet hastahaneden kaçırılıyor. Bu durum Aslıyı çok üzüyor, kaçırılmadan önce o gece Aslı Ayhan'ı gördüğünü hatırlıyor. Ve çocuk hastahaneden kaçırıldığı için polise ifade vermeye gittiğinde Aslı çocuğun kaçırılma işinin içinde Ayhan'ın olabileceğini söylüyor. Polisler Ayhan'ın ifadesini alıyor ama ellerinde delil olmadığı için serbest bırakıyorlar. Aslinin ilgilendigi cocuklardan Sametin kaybolmasi Asliyi cok etkiliyor. O aksam eve gittiginde cok kotu oluyor Asli. Sevdigi adam Sinan merak edip eve gidiyor Asliyi görmeye, Canan kapiyi aciyor. Aslinin yanina gidip sariliyor sevgilim nasilsin seni cok merak ettim diyor Sinan. Ve Canan şok olmuş durumda izliyor kardeşi ile Sinan'ı. Çünkü Sinan doktoru aşık olduğu adam kardeşine sevgilim dedi. Sinan gittikten sonra kardeşine bunu bana nasıl yaparsın diyor, sen Ercanı sevmiyormuydun. Canan, Ercan kardeşini sevdiği için  çok yakın arkadaş oldukları için ve onları beraber gördüğü için ikisini sevgili zannediyordu. Sinan'dan hiç şüphelenmemişti. Sevdiği gelecek için hayaller kurduğu adam kardeşi ile bir ilişki yaşıyordu. Yikilmisti Canan ve kardeşine cok ağır konustu. Kardeşide cok şaşırmıştı çünkü ablasının Sinan'a duyguları oldugunu bilmiyordu. Evlenme planları yaptığı Sinan'ı ablası seviyordu, ve ablasi cok agir konuşmuştu bunun üzerine evi terk ediyor Aslı. Kimsenin telefonlarına bakmıyor Sinan'dan kesin ayrılması gerektiğini düşünüyor. Psikolojisi alt üst oluyor. O aksam arkadaşı Gül'de kaliyor. Ve ise gittiginde cok kötü oldugunu herkes anlıyor Aslı'nın. Bu durumu Sinan öğrendiğinde ben Canana hic umut vermedim ki nasıl böyle birşey olabilir diye o da şaşırıyor. Ayhan serbest bırakıldıktan sonra birgun hastahanede Asliyi rehin aliyor. Kafasına Silahı dayiyor. Seni kazanmak icin herseyi yaptım beni istemedin. Simdi seni sevdiğin adamın gözleri önünde öldüreceğim diyor. Bu sirada gören hemşireler polisi ariyor ve polis geliyor. Ama mudahele edemiyorlar. Çünkü Aslı'nın kafasına silah dayadığı icin heran vurabilir.  Aslı'nın annesi babası Canan herkes geliyor. Sinan'da haberdar oluyor ve geliyor. Tabi sevdiği kadının bu durumda oldugunu görünce çıldırıyor. O sırada birsey oluyor sanirim Ayhan'ın hastalarından biri ona dogru giderken biranlık boşluktan yararlanıp Sinan Aslı'nın ustune atliyor. Polislerde o sirada Ayhan'ı vuruyor. Sinan'da kolundan vuruluyor ama sevdiği kadını ölmek pahasına kurtarıyor. Kaç erkek sevdiği uğruna kendi hayatını hiçe sayabilir. Bu olaydan sonra herkes Aslı ve Sinan arasındaki aşkın ne kadar büyük olduğunu görüyor. Bu büyük sevgi karşısında Canan kardeşine haksızlık ettiğini düşünüyor.  Onların birbirini gerçekten sevdiğini ve kendisi yüzünden olumsuz bişey söylememesini istiyor kardeşinden onu evlenmeleri konusunda ikna ediyor. Cananın bu yaklaşımından sonra Aslı rahatlıyor. Ama annesi asla ve asla onay vermiyor. Sen Sinan ile evlenirsen Canan günden güne erir, ablan üzülürken sen nasıl mutlu olabilirsin diyor. Aslı Cananın bu konuda kendisi ile konuştuğunu ve Aslı'nın evlenmesi için ikna ettiğini söylüyor. Aslı ve Sinan evleniyorlar. Her ne kadar bu durumu Canan başta kabulleniyor gibi konuşsada sonrasında içten içe üzülüyor, kalp için kullandığı ilaçları kullanmamaya başlıyor intihar ediyor yani yavaş yavaş. Ve evliliğinin 3.ayında hamile kalıyor Aslı bir kız çocukları olacak Sinan çok mutlu oluyor. Canan ilaçlarını kullanmayı bıraktığı için günden güne daha kötü oluyor ve birgün çok kötü olup hastahaneye kaldırılıyor. Annesi Aslıyı arayıp ablasının son zamanında yanında olmasını söylüyor. Aslıda o anda araba kullanıyor ve bu haberi alınca annesinden hastahaneye ablasının yanına gitmek üzere dönüyor. Ve kavşakta kamyon ile çarpışıyor, başından darbe alıyor. Hastahaneye getirildiğinde beyin ölümü gerçekleşmiş eşi Sinan yaşaması için elinden gelen müdahaleyi yapıyor. Ama Aslı'nın kalbi duruyor. Aslı'nın babası o kalbin diğer kızı Cananla uyumlu olduğu için Canana kalp nakli yapılıyor. İki kızımıda kaybetmiyim en azından biri yaşasın diye düşünüyor babası. Canana kalp nakli yapılmasaydı o da ölecekti. Aslı kurtarılamasa da bebeği sezeryan ile alınıyor.  Ama Sinan sevdiği kadını karısını kaybetmenin verdiği üzüntü ile   bebeğini kucağına alıp o mutluluğu yaşayamıyor. Ve orayı terkedip gidiyor. Bebeği Sinanın annesi ve babası alıyor. Canan tüm bunları iyileştikten sonra öğreniyor. Kızkardeşinin kalbi artık onda. Kızkardeşinin bebeğini görmeye gidiyor,  3 aylık olmuş ve aynı kardeşine benzetiyor bebeği. Kızkardeşini görmüş gibi oluyor bebeğe bakınca. Sinanın nerde olduğunu soruyor annelerine ama onlarda bilmiyor. Aslı öldükten sonra Sinan buraları terketti diyor annesi. Daha sonra Sinanın yerini Ercandan öğreniyor ve yanına gidiyor Canan. Sinanı saç ve sakal birbirine karışmış bir şekilde buluyor. Cananı görünce konuşmak istemiyor, kavga ediyorlar. Cananın duyguları Sinana karşı hiç değişmemiş ve onu hala çok seviyor. Bunları Sinan'a ifade ettiğinde kardeşinin yokluğunu çabuk atlatmışsın diyor sinirleniyor. Canan senin kızın var hayata tutunman gerekiyor, bak kızının resimleri diyerek telefonuna çektiği resimleri gösteriyor Sinan'a . Aynı Aslı diyor Sinan. Ve Canan doktor Uğur'un kendisine evlenme teklifi ettiğini eğer Sinan kabul etmezse onunla evleneceğini söylüyor. Aslı'nın kalbi bendeyken benim başkası ile evlenmeme razı olabilecekmisin diyor Canan. Sinanın üzerine çok fazla gitti ve Sinan evinden kovdu kolundan tutup dışarı attı Cananı kapıdan. Daha sonra Canan kardeşinin mezarına kardeşinin bebeği ile gittiğinde orada Sinan ile karşılaşıyor. Ve Sinan orada Canana Aslı'nın kalbi sendeyken aşık olduğum kalbi başkasının sevmesini senin başkası ile evlenmeni kabul edemem diyor. Aslı'nın kalbi bana ait. Sinan Canan ile evlenmeyi bu sebeple kabul ediyor. Sinan kızı ve  Canan yollarına birlikte devam ediyorlar...  
Sonunu hiç böyle tahmin etmedim. Ne garip bir son... Ben Aslı ve Sinanın Canan yüzünden ayrılacağını veya ikisinden birinin başına birsey geleceğini düşünmüştüm. Kitabın son 200 sayfası aşırı gerilim doluydu ve ne olacak ne olacak diye soluksuz okudum şaşkınlıkla. Aslı karakteri çok iyi bir karakterdi kitapta. Sadece kendisine aşık olan Ercana dost gözüyle bakıp hayatında olmasını istemesine kızmıştım biraz Aslı'nın. Ona karşı bir duygusu yoksa hayatından çıkarmalıydı Ercanı. Aslı ve Sinan arasındaki sevgi çok güzel işlenmişti. Ama Aslı kucağına dahi alamadı kızını. Bu kitaba bu son yakışmadı. Yani Cananın kız kardeşinin ölümünden sonra duygularım değişmedi Sinan'a karşı deyip evlenmesi şaşırttı beni.  İçim buruk bitirdim kitabı. Aslı'nın ölümünden sonra Canan ve Sinanın mutlu olabileceğini düşünmüyorum. Ama hayatlarına öyle devam etmeye karar verdiler. Bizlerde hayatta neler yaşıyacağımızı bilmiyoruz, kaderimizde ne varsa onu yaşıyoruz muhakkak. Özet çok uzun oldu ama 638 sayfanın özetini ancak bu kadar kısaltabildim. 

27 Aralık 2016 Salı

24 SAAT

  Ve sonunda 1 aydir elimde olan Hande Firat'in yazdigi 24 Saat kitabini bitirdim. 24 Saat 15 Temmuz'un kamera arkasini anlatiyor. Hande Firat'in kaleminden son yuzyilimizin belkide en onemli 24 saatinin hikayesi. 15 Temmuz ulkemizin yasadigi en uzun ve en karanlik korku dolu bir geceydi hepimizin bildigi gibi. Umarim son karanlik gecede 15 Temmuz olur. O gecenin hatta ulkemizin kaderini degistirecek olan baglantiyi yaparak cumhurbaskanimizin halka cagrisini Facetime üzerinden gerceklestiren Hande Firat'a tesekkur ediyorum. Kitabi okurken o geceyi tekrardan yasadim sanki, cunku bizim bilmedigimiz ama 15 Temmuz'un daha sabahindan baslayan bu kalkismanin nasil basladigini ayrintilariyla anlatiyor. Kitapta beni rahatsiz eden Dogan medyanin ovulmeye calisilmasi! Terorden daha alcakca olan kendi silahlarimizi kendi halkimiza ceviren hainlere karsi tabikide devletinin milletinin yaninda olacaksin. Ama bu Doğan medyanin su zamana kadar cumhurbaskanimiza yaptigi hakaretleri veya hukumetin karsisnda bir tavir aldigini degistirmiyor. Kitapta hurriyet gazetesi yazari Murat Yetkin dertlerinin habercilik oldugunu muhalefet etmek yada yardakcilik etmek olmadigini soyluyor sayfa 156da! Ve ulkenin cumhurbaskaninin bile gerektigi zaman sesini duyurmaya ihtiyaci olabiliyormus diyor! Ulkenin cumhurbaskanininda ihtiyaci olabilir tabiki sesinin duyurulmasina. Ama siz " Dogan Medya" hicbirzaman cumhurbaskaninin yaninda olmadiniz. 15 temmuz aksami hainler Cnnturk ve hurriyet gazetesinin binasini bastığında halkimiz geldi sizi kurtarmaya halk sizin yaninizda oldu bunuda unutmayin. Halk herşeyi görüyor ve haklı olduğunuzda da yanınızda olur! Cumhurbaskanimizin o aksam Hande Firat'a baglandiginda yaptigi tarihi konusma! "Bu arada tabii milletime de bir cagri yapiyorum. O da sudur: milletimizi illerimizin meydanlarina davet ediyorum, havalimanlarina davet ediyorum. Ve milletce meydanlarda havalimaninda toplanalim, bunlarin o azinlik grubu tanklariyla toplariyla gelsinler, ne yapacaklarsa halka orada yapsinlar. Halkin gucunun uzerinde bir guc tanimadim bugune kadar, bundan sonra da zaten boyle birsey tanimamiz soz konusu degil." Cumhurbaşkanımızın görüntüsü, yaşadığı, güvende olduğunu öğrenmemiz bile bizleri halkımızı rahatlatmıştı ve milyonlar gibi bende çok sevinmiştim.  Birde kitapta sayfa 91'de Hande FIRAT diyor ki Cumhurbaşkanımızın Cnntürke "tamam " diyeceğini düşünmüyordum. Niye düşünmüyordu? Çünkü siz CNN Türk olarak yani Doğan Medya Grubu olarak herzaman Hükümet'in ve Cumhurbaşkanı'nın karşısında yer aldınız. Demek ki Cumhurbaşkanımız tamam diyebiliyormuş ve kanal ayırımı yapmadan konuşuyormuş. Birkaç yer rahatsız etti beni kitapta onlarıda dile getirdim. 15 Temmuz gecesi darbe kalkışmasının olduğu saatlerde terasta ailemle oturuyorduk ve darbe haberini abim telefonla arayarak vermişti bana. Duyduğumda verdiğim tepki ilk söylediğim söz "Ne darbesi?" oldu. Bu zamanda darbemi olur bu yaşıma kadar darbe görmedim darbe nedir bilmiyorumki. Televizyonu açtığımızda canlı yayında Boğaz'da halkın üzerine ateş açıldığını gördük. Canlı yayında ülke olarak korku ve gerilim filmini yaşadık. Bu filmin 2016 yılında Türkiye'de yaşandığına inanmak istemiyorduk tabiki. Bunun adı darbede değil şuana kadar tarihimizde yaşadığımız en büyük terör saldırısı. Amacına ulaşsaydı ülkemiz parçalanmıştı. Bize düşman olan ülkelerden başta Amerika olmak üzere ülkemize girmisti. Şuan hala Fethullah Güleni iade etmeyerek soğuk savaş açmış durumda ulkemize Amerika. Dünya Medya'sında ülkemizin büyümesini, gelişmesinihazmedemeyenler kalkıp asker Türkiye'de duruma el koydu diye haber yaptılar ama Rabbim o hainleri sevindirmedi ve ülkemizi korudu şükürler olsun. Şerlerden doğan nice hayırlar var o yüzden bunların yaşanmasında mutlaka bir hayır vardır. Ülkemiz için çok daha güzel günler olacak inşallah. Cumhurbaşkanımızın o akşamki konuşmasında dediği bir sözle yazımı bitiriyim. "Bu milletin güçlenmesini hazmedemiyorlar ama onlar isteseler de istemeseler de hak nurunu tamamlayacaktır."

3 Mayıs 2016 Salı

KÜRK MANTOLU MADONNA

   28 Nisan Persembe Teog sinavinda gozetmen oldugum gun okumaya basladigim Kurk Mantolu Madonnayi bugun Tekirdag'dan Istanbula donerken yolda okuyup bitirdim. Kitap bittiginde icim acidi, bir huzun kapladi icimi sonu dramla biten romanlari sevmiyorum galiba. Oncelikle ilk 100 sayfasi surukleyici degildi sklarak sirf bitsin diye okuyodum ama kitabin yarisindan sonra elimden birakamadan okudum.Otobuste kitap okuyamayan ben ne olacagini merak ettigim icin otobuste bile okudum. Kitabin ismi Raif Beyin bir resim sergisinde Kurk Mantolu Madonna resmini gorup o resimden cok etkilenmesinden adini aliyor. Daha sonra o resmi yapan Kurk Mantolu Madonna yani Maria ile tanisiyor. Ilk basta dostluk ile baslayan iliski sevgiye donusuyor. O zamana kadar kimseyi sevmeyen kimseyi sevebilecegine inanmayan Maria Raif Beyi seviyor. Raif Beyde hayatinin en guzel 4-5 ayini yasiyor onunla. Maria hasta oluyor hastaneye kaldiriliyor. Raif bey gece sabaha kadar hastahanenin etrafinda onu bekliyor. Sonra Marianin yanina sabah ziyaretci alindigi vakitte gidiyor. Maria Raif Beye bizde eksik olanin ne oldugunu buldum diyor. Ben sana inanmamistim.. Ama artik senin beni sevdigine inaniyorum diyor. Hastahaneden eve cikinca Maria, Raif Beye Turkiyeden telgraf geliyor babasinin oldugune dair ve Turkiyeye donuyor. Daha sonra irtibatlari kesiliyor. Maria nin annesi Pragli galiba oraya tasiniyolar tanidiklari kisilerdende haber alamiyor. Turkiyede evleniyor cocuklari oluyor ama icinde sadece Maria var oraya kimseyi almiyor. Esini bakmak zorunda oldugu yabanci gibi goruyor. Aradan 10 sene geciyor Ankarada birgun Marianin akrabalarindan biri ile karsilasiyor. Ve o kisiye Mariayi bi sekilde soruyor. O da "Iyi bir ressamdi" diyor. Bunun uzerine hala degil mi deyince onun oldugunu soyluyor. Onun öldugunu bilmeden Raif Bey on sene boyunca onu sevmeye devam ediyor, bir kizi oldugundan habersiz. Orada konustugu kisinin yaninda olan kiz cocugunun kendi kizi oldugunu anliyor anlatilanlardan sonra. Kizida  ondan kalan bir parca oluyor. Ve kitap boyle huzunlu tuhaf bitiyor. Daha once Sabahattin Ali hic okumadim, ilk okudugum kitabi ve sanirimda son olacak. Ickiden nefret eden biri olarak icki bira kelimelerinin ustunu karaladim kitapta. Ickiden bahsetmeden roman yazilamiyor mu? Allahin haram kildigi bu sey kitaplarda olmak ozendirilmeye calisilmak zorunda mi!!!  Ayrintilara girmeden kitabin kisa ozeti boyle. Raif beyin babasi ile iliskisi veya Kurk Mantolu Madonnanin isine vs. girmedim. Yoksa cok daha uzardi ozet. Bloguma yazmayi ozlemisim hemen yeni bir kitaba daha baslamali :)