3 Şubat 2017 Cuma

MARTI JONATHAN LİVİNGSTON

  
    Bugün 13:20'de başladım kitabı okumaya ve 14:19'da bitirdim. 1 saatte bitti yani kitap, 147 sayfa ve içinde martı resimleri var ara ara o yüzden hızlı okunuyor. Bu kitabı ikinciye okuyorum. Lisede okumuştum bir öğretmenimiz tavsiye etmişti yanlış hatırlamıyorsam ve aklımda güzel bir kitap diye kalmıştı. Öyle hatirladigim icinde kitapçıda görünce kiz kardeşim kitap alıcaktı bu kitabı tavsiye ettim. Ama şimdi okuduğumda aynı etkiyi bırakmadı bende. Dördüncü bölüm ilavesiyle genişletilmiş yeni baskı yazıyor kitabın üzerinde benim okuduğumda bu 4.bölüm olmayabilir. Yaklaşık 12-13 sene önce okudugum icin hatirlamiyorum 4.bölüm varmıydı yokmuydu. Benim okudugumun dış kapağı mavi ve üzerinde martı resmi vardı diye hatırlıyorum.




      Kitapta Martı Jonathan Livingston'ın yaşam öyküsü anlatılıyor. Kitapta adını bu martıdan alıyor. Diğer martılar sadece yiyecek bulabilmek için uçarken martı Jonathan onlardan farklı düşünüyor. Onun için önemli olan yemek değil uçmak. Uçmayı büyük bir tutkuyla seviyor Martı Jonathan. Ama diğerleri için uçmanın tek anlamı, karınlarını doyurabilmektir. Bunun dışında birşey öğrenmek için ugraşmazlar, öğrenmek istedikleri birşey yoktur. Martı Jonathan Livingston ise hızlı uçabilmeyi öğrenmek istiyor çabalıyor, farklı uçma stillerini deniyor. Sürekli bunun için uçuş denemeleri yapıyor. Annesi ve babası ona kızıyor iyice zayıfladın kendine yiyecek bulmak içinde uçmalısın diyorlar. Kış geliyor artık bakıkçı tekneleride azalacak diye uyariyorlar. Oysaki onu mutlu eden şey yiyecek bulmak değil özgürce uçmak. Ve kitabın ikinci bölümü "Burası cennet olmalı" kısmında sayfa 60'da martı Jonathan başka bir martıya "Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?" diye soruyor. O da cevap olarak "Hayır Jonathan böyle bir yer yok. Cennet bir yer, bir mekan değildir, bir zaman dilimi değildir. Cennet öğrenmektir, mükemmelliktir." diyor. Yani kitapta cennet tanımı bu şekilde yapılıp saçmalanıyor. Sayfa 72'de de "İnancı unut. Uçmak için inanca ihtiyacın yok, sadece uçmayı anlaman yeterli. Hadi tekrar dene." diye bir paragraf var. Bunada katılmıyorum. İnanmak başarmanın yarısıdır. Sanırım bu kitabı yazan yazar inançsız!!! Birşeyi anlasamda inanmıyorsam kendime uğraşmam çabalamam ben. Diger kisimlarda Marti Jonathan'in yaptiklarini azmini basarisini anlatiyor. Marti Jonathana göre uçmak bir martının  en dogal hakki, özgürlük onun doğasında var ve bu özgürlüğü engelleyecek ne varsa; gelenekler, batıl inançlar ya da herhangi bir şekildeki sınırlamalar, tümü bir kenara bırakılmalıdır. Ve Jonathan bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmenin Dünya'nın en zor işi olduğunu söylüyor. Üstelik çok kısa süren bir çalışmayla bunu diğer kuşlarında anlamasının mümkün olduğunu söylüyor. Ama buna rağmen bunun niçin bukadar güç olduğunu sorguluyor.





Aslında bu martının öyküsünü, hayata bakış açısını biz kendimize uyarlayabiliriz. Tabi o olumsuz olarak bahsettiğim kısımlar dışında. Yazar kitabın ilk sayfasında o anlamda "İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan'lara..." yazmış.
Bir martı nasılki sıradan bir martı olmayıp sadece yiyecek için uçmayıp, sürekli yeni birşeyler öğrenmek için çabalıyor yeni şeyler deniyorsa; bizlerde sürekli yeni birşeyler öğrenip azimli olup hedeflerimizi gerçekleştirebilir istediklerimizi başarabiliriz. Kitapta martının en önemli özelliği azimli olması öğrenmeye istekli olması. İnancı önemsemiyor ben buna kesinlikle katılmıyorum. Azim ve inanç birarada olursa başarı sağlanır diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder